Zaman Gazetesinden GÜLİZAR BAKİ’nin Yusuf Ömer Sınav ve Osman Sınav ile yaptığı Baba kontenjanından oyuncu olmadım röportajı sizlerle…
Osman Sınav’ın son dizisi ‘Dolu Dizgin Yıllar’da başrolü oğlu Yusuf Ömer Sınav oynuyor. Yusuf Ömer Sınav, her ne kadar yönetmen ve yapımcı olmak istediğini söylese de babası onu iyi bir oyuncu olarak değerlendiriyor. Dizide asi ve hız tutkunu bir genci canlandıran oğul Sınav, anne ve babasına göre kötü olan bu huylarından at çiftliğinde kurtuluyor. Oynadığı karakterle benzer taraflarının olduğunu söyleyen Sınav, “At beni rehabilite etti.” diyor
Ekranların Osman Sınav yapımı yeni gençlik dizisi, benzerlerinden farklı bir hikâyeye sahip. Bir kere başrol oyuncularından biri at. Dizide hız tutkunu, uyuşturucu müptelası, sorunlu asi gençlik, bir at çiftliğinde kendine geliyor. Yani rehabilite oluyor. Öyle rehabilitasyon denince aklınıza sıkıcı bir yapım gelmesin. Pek keyifli, eğlenceli, aksiyonu bol bir gençlik dizisi karşınızda. ‘Doludizgin Yıllar’ı başka gençlik dizilerinden ayıran bir diğer yanı ise sadece gençlere değil ebeveynlere de söyleyecek sözü olması. Modern terminolojiyle çocuklarını yetiştirmeye çalışan ailelerin düştüğü yanlışlara bir güzel dokunduruyor. Dizinin iki başrol oyuncusu da yapımcısı Osman Sınav’ın yakını. Biri oğlu, diğeri atı. Hız tutkunu Barış karakterini canlandıran Yusuf Ömer Sınav, oyunculuğu yönetmenlik için bir basamak olarak kullanmak niyetinde. Atı Paşa’ya ise nazar değmesinden korkuyor. Bu sebeple diziyi izleyen herkesten atı için ‘maşallah’ demelerini istiyor.
Gerçek hayatta da dizide canlandırdığınız karakter kadar rahat mısınız?
Dizideki Barış kadar rahat değilim. Tabii ki her genç gibi benim de asi taraflarım oldu. Ama Barış’a göre ben sorumluluklarını daha çok bilen biriyim.
Belli ki çok keyif alarak oynuyorsunuz…
Hoş ve zevkli bir meslek oyunculuk. Kesinlikle kariyer olarak düşündüğüm bir meslek değil, ama sette tanıdığım insanlar olduğu için ekrandan gözüktüğü gibi eğlenerek oynuyorum. Fakat benim kariyer planımda önce yönetmen daha sonrasın da yapımcı olmak var. Oyunculukta kendimi anlatamıyorum. Anlatabildiğim meslek olarak yönetmen ve yapımcılığı görüyorum.
Peki neden oyunculuk yapıyorsunuz?
Bu dizide oyunculuk yapmamın birkaç sebebi var. Bunlardan biri babamın atı Paşa. 8 senelik bir eğitimden çıktı. Ata başkasının binmesi o atın bozulması demek, buna da gönlüm el vermedi. Bunun dışında oyunculuk denemek istediğim bir şey. Başarılı bir yönetmen olmak istediğim için oyuncuyla aramın iyi olmasını istedim. Oyuncuyu anlamanın tek yolu oyunculuk yapmaktır. Babam da bu fikrimi destekledi.
“Osman Sınav son dizisinde oğlunu oynatıyor” deniliyor ve size torpilli gözüyle bakılıyor. Ne düşünüyorsunuz bunlar hakkında?
Ben bu torpilli mevzuunu tasvip etmiyorum, çünkü ortada bir torpil yok. Tabii ki ben Osman Sınav’ın oğlu olduğum için bu tip konularda daha şanslıyımdır ama bu işi torpille almadım. Başta çok başarabileceğimi düşünmüyordum. Zaten bu sebeple istemedim. Sadece babamdan 8 kez teklif geldi. İnsanların öyle konuşması beni aslında çok rahatsız etmiyor. Beni bilen biliyor. Sette diğer oyunculara nasıl davranılıyorsa bana da öyle davranılıyor. Hatta çok ön plana çıkmamak için bazen kendimi geriye de çekiyorum.
Dizide oynadığın karakterle benzer bir hayat hikâyen var galiba. Sen de at çiftliğinde bir süre çalışmışsın.
Okul hayatımda çok çalışkan bir öğrenci değildim. Ders çalışmayı seven bir öğrenci olmadım hiç, sosyal tarafım daha ağırlıklıydı. Lise 1’de kaldım ve okuldan atıldım. O yazı çiftlikte çalışarak geçirdim. Ama bu hiçbir zaman ailemin yönlendirmesi ya da “lise 1’de kaldın git ceza olarak çalış” durumu değildi hatta tam tersine ben ata binmeye gidiyordum. Çok karışık bir dönemdi benim için. Kendi içimde çok karıştığım, kendimle zıt düştüğüm bir dönemdi. Serserilik yaptığım bir dönemdi. Çiftlikte çalışmak, ata binmek bana huzur veriyordu. Yaz dönemi için orada kalmaya karar verdim. Çiftlikteki insanlar beni kendileri gibi gördü ve ortam çok güzeldi. 3,5 yıl kaldım. Hatta dizideki Barış karakterinden daha ağır işler yaptım. Seyislik de, hocalık da, at eğitmenliği de yaptım. Kahvaltı hazırladım, bulaşıkları yıkadım. Biz dört kişiydik ve çiftlikteki bütün işleri aramızda paylaşıyorduk. Atın insanı rehabilite eden bir yanı var. Kendimle çatıştığım dönemde beni rehabilite etti en azından. At binerken tüm sorunlarınızdan uzaklaşıyorsunuz.
Babanızla aranız nasıldır?
Babam çok ilginç bir insan. Dağın tepesinde doğmuş ve buralara kadar gelmiş, kendisini yetiştirmiş birisi. Bir arkadaş gibi problemlerimi rahatlıkla babama anlatabiliyorum.
Lisede sınıfta kaldığınız zaman babanınızın tepkisi ne olmuştu?
İlginç derecede çok anlayışlıydı. Pek çok babanın gösteremeyeceği şekilde sabırlı ve anlayışlıydı. Onun o sabrı ve anlayışlılığı bana çok şey kattı.
Dizinin bir amacı ve mesajı var mı?
‘Proje çocuğu’ kavramına dokunduruluyor. Anneler-babalar çocuklarını sınava ve okul koşuşturmacasına çok kaptırıyorlar. Bazısı bu tempoya ayak uyduramıyor kendini başka yere atıp serseri oluyor. Bazısı bu tempoya kendini öyle uyduruyor ki sosyal tarafını kaybediyor, ot gibi bir insan oluyor. Bunun arasını yakalayabilen kesim çok az. Bu anlamda “Doludizgin Yıllar” sırf gençlik dizisi değil. Ebeveynlere de mesaj veriyor. Ama başka açılardan gençlere de bayağı mesaj veriyor. Motor yanlışları gibi. 5 dakikalık bir zevk için hayatını kaybedebilirsin. Fakat hayat bu kadar basit ve boş değil.
Dizide at motora alternatif olarak mı sunuluyor?
İnşallah bu mesajı veriyordur. Bence böyle olmalı. Ben atın üzerindeyken ne motor ne de araba arıyorum.
Televizyon izlemiyorum
“Ben televizyon izleyen biri değilim. Televizyon bana boşuna zaman öldürmek gibi geliyor. Babamın yaptığı işleri de fazla izlemezdim. Şu ana kadar en fazla izlediğim Deli Yürek oldu. Kurtlar Vadisi’ni izlerdim birçok insan gibi. Ama Deli Yürek her zaman favorim olmuştur. Özellikle başrol karakteri. Hayranlarından biriyim.”
Osman Sınav:
Çocuklarımın sıkıntılarını paylaşan baba olmaya çalışıyorum
Yusuf Ömer Sınav, 21 yaşında. Babası Osman Sınav’ın anlattığına göre hayatıyla ilgili seçimlerini kendisi yapıyor. Yani birçok ebeveyn gibi ünlü yönetmen, oğlunun hayatını planlamıyor. Seçimi ona bırakıyor. Sadece sorarsa fikrini söylüyor yani danışmanlık yapıyor. Yusuf Ömer, önce oyuncu olmak için konservatuvarda okumak istemiş, bir yıl kadar okumuş ve bırakmış. Sonra Amerika’ya sinema-televizyon eğitimi için gitmiş, bir buçuk yıl kadar orada kalmış. Türkiye’yi özlediği ve Amerika’yı sevmediği için geri gelmiş. Şimdi Yeditepe Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü’nü burslu olarak kazanmış ve orada okuyacakmış. Kariyeri ile ilgili kararlarını kendisi veriyor ama danışmanlık hizmetini babasından alıyor.
Osman Sınav’ın biri kız, üç çocuğu var. Sınav, çocuklarıyla ilişkisini şöyle anlatıyor:
“Eskiden geniş aileler vardı. Hala, amca, amca çocuğu, babanne, dede hep bir arada yaşıyordu ve çocuklar bir sıkıntısı, derdi olduğunda aile içinde anlatacak mutlaka biri bulabiliyordu. Ama şimdi apartmanlarda yaşıyoruz ve çocuk eğer anne-babasıyla derdini paylaşamıyor, onlardan çekiniyorsa sokakta tanımadığınız bilmediğiniz arkadaşlarıyla paylaşıyor. Ben çocuklarıma benimle her şeyinizi paylaşabilirsiniz diyorum. Anne ve baba olmanın anlamı da bu. Ben senin her türlü sıkıntını paylaşamayacaksam niye babayım diyorum. O yüzden çocuklarım her şeylerini bize anlatır.”
Bu devirde her ailenin çocuklarına bir proje gibi baktığını ve at yarışı gibi nefes nefese bir hayat yaşattıklarını söyleyen Sınav, “Ne oluyoruz, çocuklarımıza ne yapıyoruz sorusundan çıktı bu dizi.” diyor. Necip Fazıl’ın “bir adam yaratmak” sözünün etrafında dolaşan bir dizi çektiklerini ifade eden Sınav, ‘gençlerde nasıl dönüşüm sağlanabilir’i gösterdiklerini vurguluyor. Dizinin hikâyesinde Sınav’ın senarist eşinin de katkısı olmuş.